Bilinçdışı, ruhun karanlık yüzünde yer alır. Burası, kendine özgü kuralları olan, bilince yabancı ve yasak bir dünyadır. Kapısında, bilincin nöbetçileri bekler. Bu nöbetçiler, bilinçdışına atılmış yasak arzuların ve toplumsal yaşamla bağdaşmayacak hayallerin bilince çıkmasına engel olurlar. Örneğin, yakın akrabalar arası cinsel ilişki toplum kuralları ile yasaklanmıştır. Dolayısıyla, kan bağı olan birisine yönelik cinsel yakınlaşma duyguları bastırılmalı ve bilinçdışında tutulmalıdır. Çünkü, bu duygular bilince çıkarsa, kişiyi yasak bir eyleme kışkırtacak, onun ve yakınlarının yaşamını altüst edecek gelişmelere neden olacaktır. Aynı durum, başkalarına yönelik şiddet ve saldırganlık eğilimleri için de geçerlidir. Toplumsal yaşamla bağdaşmayacak cinsel ve saldırgan eğilimler bilinçdışında hapsedilmeli, ortaya çıkmaları engellenmelidir.
Çocuklarda, bilinçle bilinçdışı arasındaki duvar derme çatma bir çiti andırır. Bu dönemde, yasak arzular ve hayaller bilince gelip giderler. Ancak, yıllar geçtikçe duvar yükselir ve kalınlaşır. Giderek aşılması olanaksız hale gelir. Erişkin bir kişide, artık bir taraftan diğerine geçmek tümüyle olanaksızdır. Ancak, bilinçdışı arzular ve hayaller, bilince çıkmasalar da bulundukları yerden kişinin yaşamını etkilemeyi sürdürürler. Bu işi iki yolla yaparlar.
Birinci yol bilinçdışından, kişinin bilinçli yanına, manyetik güç dalgasını andıran dalgalar gönderilmesidir. Bilincin ışığıyla aydınlatılmış bir dünyada günlük olağan yaşamını sürdüren bir kişi, bilinçdışının derinliklerinden çıkıp gelen böyle bir dalganın etkisine girdiğinde beklenmedik bir davranışta bulunur. Örneğin, çok iyi bilinen bir ismin unutuluvermesi, tanıdık birine başka bir isimle seslenilmesi ya da yanlışlıkla o sırada hiç akılda olmayan birinin telefon numarasının çevrilmesi, bilinçdışının etkisi altında kalınarak yapılan davranışlardır. Bazen de kişi, daha uzun süreli bir etkilenme altında kalır ve mantıklı açıklaması olmayan bir davranışta ısrar eder. Bazı kişilere karşı sürdürülen anlamsız düşmanlıkların ya da belirli bir nedene bağlanamayan tutkulu yakınlaşmaların altında genellikle böyle bir bilinçdışı etkilenmenin bulunduğu düşünülür.
Bilinçdışı arzuların bir diğer etkinliği düşlerdir. Uykuda, bilinçle bilinçdışı arasındaki kapıda bekleyen nöbetçilerin dikkati dağılır ve bilinçdışı arzular kılık değiştirerek bilince çıkma olanağı bulurlar. Bu nedenle, düşlerde olup bitenler, uyanık durumdaki mantıklı düşüncemizle anlaşılması güç olaylardır. Bir kişi ansızın bir başka kişiye dönüşür. Evimizin salonunda otururken kendimizi bir deniz kıyısında ya da başka bir kentin sokaklarında buluveririz. Yıllar önce ölmüş bir arkadaşla karşılaşmak, hatta kendi cenaze törenimize katılmak bile düşlerde olanaklıdır.
Bazı durumlardaysa, düşlerde ve dil sürçmelerinde kısmen aralanan kapı, büyük bir patlamayla dağılır ve bilinçle bilinçdışını ayıran duvarda gedikler açılır. Yıllardır bilinçdışında kapalı tutulmuş arzular ve hayaller bilince doluşurlar. Düş günlük yaşama karışmış, kişi gerçekle gerçek olmayanı ayırt edemez hale gelmiştir. İç konuşmalar dışarıdan gelen yabancı sesler olarak işitilebilir. Zihinde canlandırılan hayaller çevrede dolaşan gerçek yaratıklar olarak algılanabilir. Tıpkı düşlerde olduğu gibi, psikoza giren kişi için de mantıkla açıklanamayacak birçok durum olanaklı hale gelmiştir. Tanrı ya da peygamber olduğuna, CIA tarafından takip edildiğine, beyin dalgalarıyla uzaydaki uyduları yönettiğine inanabilir. Radyo ve televizyondan kendisine yönelik mesajlar geldiğini ya da yakınlarının onu zehirlemeye çalıştıklarını düşünebilir. Bazı durumlarda kişinin konuşması da anlaşılmaz hale gelir. Sanki, ruhu yabancı bir güç tarafından ele geçirilmiş gibidir.
Psikozun nedenleri
Neden bazı insanlar psikoza girer? Bilinçdışını denetim altında tutan duvarı yıkan nedir? Bu sorular yıllardır yanıt bekliyor. Henüz kesin bir neden belirlenebilmiş değil. Ancak, yine de bilinen bazı etkenler var. Bunlardan ilki kalıtım. Bazı kişilerde söz konusu duvar daha ince ve dayanıksız. Dolayısıyla, yaşanan olumsuz olayların yarattığı basınç karşısında kolayca yıkılıveriyor. Doğum sırasında oksijensiz kalmanın ve çocukluk döneminde geçirilmiş bazı virüs enfeksiyonlarının da bu yönde bir yatkınlık yarattığı ileri sürülüyor. Kimi zamansa, bazı bedensel hastalıklar, bir zehirlenme ya da kaza sırasında beyinde meydana gelen zedelenme psikoza yol açabiliyor.
Psikoz türleri
Psikoz adı verilen ruhsal bozukluğun değişik türleri var. Bunlardan başlıcaları şöyle sıralanabilir:
-
Şizofreni: Halk arasında en iyi bilinen psikoz türüdür. Genellikle genç yaşlarda başlar. Tuhaf düşünceler, hayaller ve kişinin kulağına boşluktan sesler gelmesi sık görülen belirtilerdir. Bazı tiplerinde kişi garip bir pozisyonda heykel gibi saatlerce durabilir ya da anlamsız ve amaçsız bir hareketlilik gösterebilir.
-
Sanrısal Bozukluk: Gerçekle bağdaşmayan düşüncelerin hâkim olduğu bir ruhsal bozukluktur. Daha ileri yaşlarda ortaya çıkar. Kişi eşinin kendisini aldattığını ya da yakınlarının onu öldürmeye çalıştıklarını ileri sürebilir. Yaşamını bu gerçek dışı düşüncelere göre düzenlemeye başlar. İşi gücü bırakıp bütün gün eşini takip edebilir. Evdekiler tarafından zehirlenmemek için sürekli dışarıda yemek yer ya da yemeklerini kendisi pişirir. Gerçek dışı tehlikelerden korunmak için silah taşımaya başlayabilir. Bazı hastalar, haksızlığa uğradıkları inancıyla, sürekli dava açarak, yıllarca mahkemelere gidip gelirler. Kimileri önemli bir kişinin kendisine âşık olduğuna inanıp ona göre davranmaya başlar.
-
Kısa psikoz: Şizofreni ve sanrısal bozukluk genellikle yıllarca, hatta yaşam boyu sürebilen ruhsal bozukluklardır. Bazı psikozlar ise aniden başlayıp birkaç hafta içinde düzelebilir. Bazen ortada görünür bir neden yokken bazen de ağır hakarete uğrama, aldatılma, tecavüze uğrama, işkence görme gibi yıkıcı bir olaydan sonra gelişen bu tür psikozların seyri şizofreni ve sanrısal bozukluğa göre daha iyidir.
-
Paylaşılmış psikoz: Bu bozuklukta, aslında psikotik olmayan bir kişinin, psikotik bir kişinin düşüncelerini paylaşması söz konusudur. Hasta olan kişinin gerçek dışı inanç ve düşünceleri diğer aile üyeleri tarafından da gerçek olarak kabul edilmeye başlanır. Örneğin, komşusunun duvarlara elektronik aygıtlar yerleştirdiğini ve bu yolla evlerini dinlediğini düşünen psikotik bir hastanın eşi de aslında hasta olmadığı halde, giderek kocasının fikirlerini benimser.
Psikozun Mantığı
Nasıl oluyor da bir insan kendini Napolyon ya da Sezar zannedebiliyor? Ya da Tanrının, televizyon spikeri aracılığıyla kendisine mesaj gönderdiğine inanabiliyor? Kendi halinde bir adamın, peygamberliğini ilan etmesine yol açan nasıl bir düşünce sistemidir? Hangi mantık oyunları, kişinin, CIA tarafından takip edildiğine ve evine dinleme cihazları yerleştirildiğine inanmasına neden oluyor?
Bu tür tuhaf düşüncelerin kaynağında öncelikle şiddetli bir istek yer alıyor. Kişi, önemli bir devlet adamı, bir dini lider, büyük bir sanatçı ya da sporcu olduğuna inanmak istiyor. Ancak, bu tür istekler yalnızca akıl hastalarına özgü değil. Hepimizin gerçekleşmesi olanaksız hayallerimiz var. Hastaları ayırt eden özellik, onların bu hayalleri gerçek zannetmelerine izin veren bir düşünce sistemine sahip olmaları.
Hayallerin gerçek zannedilmesine izin veren mantığın üç temel özelliği var. Bunlardan ilki, yalnızca bir ortak yanı olan iki nesnenin aynı kabul edilebilmesi. Örneğin, bu sistemle düşünen birisi için, “Başbakan gözlüklü, ben de gözlüklüyüm, öyleyse ben de başbakanım” diye akıl yürütmek olanaklı. Ya da “Peygamberin sakalı vardı, eğer sakal uzatırsam ben de peygamber olabilirim” düşüncesi akla yakın bulunabilir. Yine aynı mantık sistemiyle, yeni tanıştığı birisini, göz rengi aynı olduğu için, annesi olarak kabul edebilir. Ya da tam tersine, annesinin bakışlarını televizyonda izlediği uzaylı yaratığınkine benzeterek, onun uzaydan geldiğini iddia edebilir.
Psikoza izin veren mantığın ikinci özelliği, doğa ve toplum kurallarına göre işleyen süreçlerin, kişisel güç ve niyetlere dayandırılarak açıklanması. Örneğin, psikotik bir hasta, depreme ya da savaşa kendisinin neden olduğunu ileri sürebilir. İçindeki kötü düşüncelerin ya da birisine yönelik nefret duygusunun bu olaylara yol açtığına inanabilir.
Psikotik mantığın üçüncü özelliği, önce yargıya varılıp sonra kanıt toplanmasıdır. Örneğin kişi, Cumhurbaşkanının ona önemli bir mesaj iletmeye çalıştığı yargısına sahiptir. Televizyonun karşısına geçip haberleri izlemeye başlar. Bu noktadan sonra artık tüm olup biteni kafasındaki yargıyı doğrulayan birer işaret olarak görmeye hazırdır. Onun başını sallaması, kameraya doğru bir bakışı ya da konuşurken bir an duraklaması, hep kendisine mesaj iletme çabasının açık belirtileri olarak kabul edilir.
Psikotik mantığın özellikleri aslında bize hiç yabancı değil. Onu düşlerden ve küçük çocukların düşüncelerinden tanıyoruz. İlkel insanların düşüncesine egemen olan da yine aynı mantık. Bu mantık sağlıklı erişkin insanda bilinçdışında bastırılmış olarak bekliyor ve bazı kişilerde psikozla birlikte yeniden ortaya çıkıyor.
Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır. Bu sayfada, tedavi edici sağlık hizmetiyle ilgili bilgiler yer almamaktadır. Tanı ve tedavi için lütfen doktorunuza danışın.